11 Aralık 2008

Acaba usta mıyız, yoksa çırak mıyız?

Neyin ne kadar farkındayız ki?
Kendimizin ne kadar farkındayız?
Hayatın ne kadar farkındayız?
İnsan olarak usta mıyız, yoksa çırak mıyız?

Farkında olmadan sürekli hangi hataları yapıyoruz ya da hangi hatalara neden oluyoruz?
Farkına varamadan neleri yaşıyoruz, başkalarına neler yaşatıyoruz?

Hep, bir gün, bir yerlerde belki de bir şans eseri farkına varıyoruz bir şeylerin.
Bazen hayatın içine bizim için gizlenmiş olan o küçük zarfların içinde,
Bazen bir dost sohbetinde,
Bazen izlediğimiz bir filmde,
Bazen okuduğumuz kitaptaki bir paragrafta,
Bazen dinlediğimiz şarkının mısralarında,

Bir kere farkına vardıktan sonra da, artık hiç birşey eskisi gibi olmuyor, olamıyor bizim için hayatta.
Hele farkına vardığımız şey sürekli tekrarladığımız bir hatamız, bir yanlışımız, olumsuz bir tarafımızsa,

Farkındalıkla başlıyor değişimlerimiz, gelişimlerimiz.
Fark ettikten bir süre sonra, insan sadece farkına varmanın hiç bir şeyi değiştirmediğini, kendisinin değişmesi gerektiğini fark ediyor.
Ama nedense hep zor geliyor insana değişmek.
Bilinçli olarak alışkanlıklarından vazgeçmek.
Sahip olduğu o konforlu alanı terk etmek.
Hiç tanımadığı keşfetmesi gereken başka alanlara göç etmek.
Oraya alışmak için mücadele vermek.
Öte yandan farkına varmasına rağmen aynı şekilde davranmaya devam etmek de artık eskisi gibi mutlu edemiyor insanı.
Hatasını, yanlışını, olumsuz davranışını değiştirmeyerek, bile bile yapmaya devam etmeye çalışsa da. Artık olmuyor, olamıyor.
Bütün keyfi kaçıyor.
Acı veriyor.
Hatta kimi zaman vicdan devreye giriyor.
Keşke hiç farkına varmasaydım diyor.
Ama kuş misali asla geri uçamıyor, fark ettiğini aklından silip atamıyor.

Sonunda pes edip, farkına vardığı olumsuz davranışları sergilememeye, hataları, yanlışları yapmamaya çalışıyor.
Tabiki ilk başlarda bu yeni davranış şekline alışmak kolay olmuyor.
Ama bir gün fark ediyor ki, artık farkında olmadan o eski olumsuz davranışları sergilemiyor.
Farkında olmadan artık onu istediği sonuçlara ulaştıran, olumlu davranışları sergiliyor.

İşte o zaman insan, çıraklıktan, ustalığa doğru bir adım daha attığını hissediyor.

16 Eylül 2007
Haşim A.

6 yorum:

Kitap ve Demlik dedi ki...

"Dün sabaha karşı kendimle konuştum
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum
Yokuşun başında bir düşman vardı
Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum."
Ö. Asaf

Bu şiiri anımsattı yazınız.

Farkındalık bu yokuş olsa gerek.

Unknown dedi ki...

Birşeylerin farkındalığına vardıkça, daha çok şeyi bilmediğimizin farkına varıyoruz.Usta olduğunu bilen demez,diyen de usta değildir zaten.Bundan on yıl önce çok şey bildiğimi sanırken, şimdilerde ne az şey bildiğimi bu ömrümüm öğrenilesi şeyleri öğrenmeme yetmeyeceğini düşünüyorum ne yazık ki.Ah Çıraklık !
Sevgiler dilek.

Brajeshwari dedi ki...

Farkında olmakta farkındalık gerektiriyor.Ama aslında tüm eylem bir çabasızlık gerektiriyor. Belki de değişmek, farketmek için gösterilen çaba bizi farkındalıktan uzaklaştırıyor. Usta kim- çırak kim..? Böyle bir rol var mı ? Ustayım diyen bildiği kadar kalıyor.Çırak hep öğrenerek ustalaşıyor..Sanırım hepimiz sadece yolcuyuz..Gidişatı kavramaya çalışan, ama bir türlü soruları bırakmayan...Herşey olması gerektiği gibi, tüm sorular yerli yerinde, tüm cevaplarda orada...Ama bazen sadece soruyu yaşamak gerekiyor, cevabı bulmak için koşmaktansa...

Sevgilerimle...

MeaCulpa dedi ki...

Hiç bir zaman usta olamayacağımızı bilsekte, adım adım ona doğru yürümeliyiz değil mi? Dönüp ardımıza baktığımızda bir arpa boyu yol gittiğimizi görsekte. Çok teşekkürler yazımı daha da anlamlandıran bu güzel yorumlarınız için hepinize. Sevgilerimle:))

Su dedi ki...

ne garip bir muammadır ki insan aslında kendini arar..

Bu yüzdendir,hatalara balıklama atlaması..

MeaCulpa dedi ki...

Çok teşekkürler su, blogumu okumak için o değerli zamanından bir parça ayırdığın için:)) Sevgilerimle