28 Kasım 2008

Aşktan artakalan...


Aynada makyajını silerken “Tebrikler” dedi. “Bugün çok başarılıydın, onun karşısında güçlü ve mağrur kadını oynarken. Oskarlık bir performanstı sergilediğin. Gözünden tek bir damla yaş bile gelmedi. Peki onun karşısında ağlamadın, ağlamamalıydın. Artık evde ve yalnızsın hala neden ağlayamıyorsun? Kime, neyi ispatlamaya çalışıyorsun ki? Hala anlayamıyorsun değil mi, kendine nasıl ihanet ettiğini? Şu haline bak, kendinle ilgili beyninde oluşturduğun imajlar yüzünden ayrılık acısını bile dolu,dolu, özgürce, dibine kadar yaşayamıyorsun. İşte bu yüzden yaşadığın her şey, hep eksik, hep yarım. Hepsi içinde tutuklu. Hepsi senin tarafından tamamlanmayı, en sonuna koyacağın noktayı beklerken, her gün biraz daha çürüyorlar. Kendini her geçen gün biraz daha dolan, bir duygu çöplüğüne dönüştürdüğünün farkında değil misin?” Gözlerini kapattı. Ellerini avuç içleri, ağzını ve burnunu kapatacak şekilde yüzünde birleştirdi. İşaret parmaklarıyla bir türlü boşalamayan göz pınarlarına dokunurken, önce içinin çekildiğini hissetti, ardından dizlerinin bağı çözüldü. Son bir hamleyle lavaboya tutunmaya çalışsa da, yerdeki paspasın üzerine yığıldı.

Televizyondaki sunucu kızın söylediği “Bizim nesil aşkı Aysel Gürel şarkılarından öğrendi” cümlesini duyunca gülümsedi. Aşk, acaba öğrenilebilen ya da öğretilebilen bir şey miydi? Başkalarının anlattığı aşk, senin yaşadığın, yaşayacağın aşka benzeyebilir miydi? İnsan beynini sürekli başkalarının aşka dair anlattıkları ile doldurduğunda, kendi aşkını ne kadar gerçek, ne kadar doğal yaşayabilirdi ki? Beynine yığdığı ona dair bunca düşüncenin hiç etkisinde kalmadan, kendini onların tüm etkilerinden arındırıp, kendi aşkını en doğal,en içten, kaynağı tamamen kendisi olan duygularla yaşayabilir miydi?

Telefonun acı acı çalan sesi onu bu düşüncelerinden uzaklaştırdı. Telefonunu kaldırdığında hiç tanımadığı ağlamaklı bir sesle karşılaştı. “Bitti” dedi karşı taraftaki ses. “Sonunda bitti.” Onu tanıyamasa da anlattıklarına müdahale etmek, sözünü kesmek istemedi. Konuşmaya ihtiyacı olduğu belliydi. Sustu. Onu sessizce dinlemeyi seçti. “Bana ne dedi biliyor musun?” diye devam etti anlatmaya. “Sen sandığın kişi değilsin. Ben sandığım kişi değil mişim. Sadece beni sevsin istedim. Beni sevmesi için bildiğim her şeyi denedim. Kendimden bile vazgeçtim. Onunla birlikte olana kadar sadece kendi hislerinin peşinden giden beni, değiştirmesi için ona izin verdim. “ ansızın durdu. Kısık bir sesle emin olabilmek için sordu. “Nilüfer sen misin?” Artık susamazdı. “Yanlış numarayı aradınız galiba. Konuşmaya ihtiyacınız olduğunu düşünerek…” diyebildi sadece. Karşı taraf daha fazla bir şey söylemesine izin vermeden telefonu kapatınca, o da kapatmak zorunda kaldı. Birden Tülin geldi aklına. Bugün ögleden sonra onu hiç iyi görmemişti şirkette. İşten fırsat bulup, bir türlü konuşamamıştı onunla. Numarasını çevirdi ve açmasını beklemeye başladı.

Gözlerini açtı, banyodaydı ve yerdeki paspasın üzerinde yatıyordu. Yavaş yavaş yerine gelen bilinciyle, bayıldığını hatırladı. Doğrulmaya çalıştı. Biri yatak odasındaki telefon inatla uzun uzun çaldırmaktaydı. “Yoksa…?” diye düşündü, heyecanlandı...

27 Kasım 2008
Haşim Arıkan

13 yorum:

Evren dedi ki...

Merhaba Haşmet;
Beni vuran hangi cümle oldu biliyor musun? "Kendimden bile vazgeçtim"
Ben de bi adam beni sevsin diye kendimden vazgeçtim ve sonra dönüp baktım ve kendi kendime işte tam da o anda sen kaybettin dedim.
Sevgiyle...

rebelon dedi ki...

bizim nesil aşkı aysel gürelden öğrendi olayına uyuz oluyorum.he belki insan tanımlayamadığı duyguların karşılığını o şarkılarda bulmuş olabilir.bilmiyorum işte öyle bişeyler..falan.

siirimsi dedi ki...

çok guzel

kaleminiz hiç susmasın

MeaCulpa dedi ki...

Evren@ Hasmet dediğin için yorumunu üstüme alınmasam mı acaba:) Hiç bir insan için kendinden geçmemeli insan derim ben, bence. Diyorum da galiba satır aralarında hep. Sevgiler:))

Rebelon@ Çok haklısın. Katılıyorum sana:)) Sevgiler...

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

Yine de, surdugu surece asktan daha guzel hicbirsey yok.. (Dalgalarin Prensi filminden)

Evren dedi ki...

Ay ay ay;
Çok özürler dilesem.
Haşim nasıl haşmet oldu bilemedim desem.
Sevgi ve özürlerimle :)

MeaCulpa dedi ki...

Ferkul@çok teşekkürler. Sevgilerimle:))

Mehtap@ Kesinlikle katılıyorum. Hatta keyifle sürebilmesi için herkesin kendi yolunu mutlaka bulması lazım diyorum. Sevgilerimle:))

Evren@ Aslında isime hiç takılmam biliyormusun. Espriydi sadece söylediklerim. Bana istediğin isimle seslenebilirsin. Sadece bana seslendiğini bileyim yeter:)) Sevgiler

sufi dedi ki...

Sevgili Haşmet;
Aşkın karşısında güçlü olmayı başarabilmek onur ve gururun gerekliliğinden olsa gerek.Oysa aşk deli dolu dizginlenemez bir vahşi, onur ve gururu kim tanır ki?O vahşi bir gün en munis kedi gibi koltuk altınıza sokulur mırlar, birgün delirip aslan gibi kükrer .Yaşasın
A Ş K...Sevgilerimle.

MeaCulpa dedi ki...

Haşmete mi bana mı söyledin bilmiyorum ama ben üstüme alındım. Sanırım bana söylüyorsun:)) Valla aşkın aslan halininde kedi halininde tadını dibine kadar çıkarmalı bence de. Hiç bir şey eksik yada yarım kalmamalı insanın içinde. Bu arada mari boine'nin diğer şarkılarını da dinlemek istiyorum ben. Albumun tamamını koysana bloguna:))Sevgiler

Kaptanzade dedi ki...

Bitişlerin ardından göz yaşı dökülür biter ve gider. Aşk mı? Kadın kadın olamayı, erkek erkek olmayı yitirmişken. Aynada silinen bir makyaj sadece aşk. Yenisi ile hevesli, bitişinde hüzünlü, tekrarında umutlu. İşte günümüz bu. Giden gider. Hepiniz kızacaksınız bana şimdi....
Durum budur arz ederim.

MeaCulpa dedi ki...

Rahat ol sen biz bizeyiz yabancı yok:))

Adsız dedi ki...

Bir tesadüf sonucu okudum yazılarını ki iyiki okumuşum.seni tanımıyorum ama tanısam kesin şunu derdim herhalde:'her hikayende benden bir şekilde bahsettiğin için teşekkürler haşim'.Tamda ihtiyacımın olduğu bu günlerde yüzümde ki tebessüm oldun:)

MeaCulpa dedi ki...

Çok sevindim. Çok teşekkürler:)) Sevgilerimle