6 Ekim 2008

When Nietzsche wept


- Siz de ölüm korkusu duyuyor olmalısınız?
- Elbette öleceğiz. Ama doğru zamanda ölmek. Ölüm sadece, insan yaşamını gerçekten tamamladıktan sonra gelirse taşıdığı dehşeti yitirir. Siz yaşamınızı tamamlayabildiniz mi?
- Bir çok şey başardım.
- Ama kendi hayatınızı yaşadınız mı? Yoksa hayat mı sizi yaşadı? Hayata bakarsın acı içinde. Bazı hayatlar senin içindir asla yaşayamadığın…
- Ben hayatımı seçmedim. Bir ailem var. Hastalarım. Öğrencilerim. Artık çok geç.
- Size nasıl farklı yaşayacağınızı söyleyemem. O zaman başka birinin tasarladığı bir yaşamı yaşıyor olurdunuz. Ama size belki bir hediye verebilirim Joseph. Düşüncelerimden bir tanesini. Karşına bir cin çıkmış olsaydı size şu anda ki yaşamınızı, geçmişteki yaşamınızı tekrar yaşayabileceğinizi hatta defalarca yaşayabileceğinizi söyleseydi, yine de yeni hiç bir şey olmazdı. Her acı, her mutluluk, her sözcüklerle ifade edilebilecek kadar küçük ya da büyük şeyler, hepsi size geri dönecekti. Aynı sıra, aynı düzenle. Tekrar, tekrar. Sürekli çalışan bir kum saati gibi. Sonsuzluğu hayal edin. Bir eylemi yapmayı seçtiğiniz zaman. Joseph, bunu aynı zamanda tüm hayatınız boyunca yapmayı seçmiş oluyorsunuz ve sonra da geriye içindeki o yaşanmamış hayat kalıyor. Yaşanmamış. Baştan aşağı ebedilik. Bu fikri sevdiniz mi? Yoksa nefret mi ettiniz? Hangisi?
- Nefret ettim.
- Neden.
- Şu an hayatımla ilgili seviyor olduğum tek şey, karıma ve çocuklarıma karşı görevlerimi yapmış olmam.
- Görev? Senin görevin “hile”. Bir perdenin arkasına saklanmak. Çocuklarını büyütebilmek için önce kendinizi büyütmeniz gerek. Karınız da sizinle bu hapishaneyi paylaşmadı mı? Ve bununla o da parçalandı.

“When Nietzsche wept” filminden, bir Friedrich Nietzsche, Joseph Breuer dialogu.

Bu filmi bulabilirseniz kesinlikle izleyin derim. Beyninize hiç olmazsa bir parmak Nietzsche çalınabilmesi, yüzbeş dakika gibi kısa bir süre de olsa Friedrich Nietzsche'yle zamanı paylaşabilmek için.

4 Ekim 2008
Haşim Arıkan

7 yorum:

Seyyah dedi ki...

Filmi izlemedim ama uzun zaman önce kitabını okumuştum. Diyebilirim ki beyne çalınan bir parmak Nietzsche’den daha fazlaydı, mühür gibi bir şey ya da izi kalan bir tokat…

beenmaya dedi ki...

"ölüm sadece insan yaşamını gerçekten tamamladıktan sonra gelirse taşıdığı dehşeti yitirir. siz yaşamınızı tamamlayabildiniz mi" işte sadece bu cümle bile didiklemene yetiyor. sahi gerçekten "yaşadım, hem de herşeyiyle yaşadım" diyebilen biri var mıdır...

MeaCulpa dedi ki...

Nily: Filmler hiç bir zaman kitabın doyuruculuğuna, etkisine ulaşamıyor maalesef. Bence kitabın tadı her zaman bir başka. Dip'i çözdün mü bu arada:)) Sevgilerimle:))

Özlem: Bence burada önemli olan tek bir şey var. O da dünyadaki herkese, herşeye (kendisi de dahil olmak üzere)şefkatini verebilmek. Bunu başarabilirse insan bence ardında eksik ya da yarım hiç bir şey bırakmaz. Yaşamını gerçekten tamamlar. Var mı böyle birileri dersen bence tabi ki var bunu başarabilmiş insanlar. Bir kısmını tanıyoruz, bir kısmının adını bile bilmiyoruz. Sevgilerimle:))

Seyyah dedi ki...

Her bloga bir deli lazım gülmeyelim lütfen, ben onu çözeceğim de bakalım o beni çözebilecek mi:)) dip-lemeye gidiyorum şimdi, sevgiler..

MeaCulpa dedi ki...

:)))

KuJa dedi ki...

hayatını kendisi seçmemiş ve hayattan istediklerini bulamadığını düşünen biri olarak aslında hayatın bana istediğim herşeyi verdiğini ve benim bunların değerini bilemediğimi anlayan biri olarak kesinlikle izlicem bu filmi... Hayat elbette her insana kötü şeyler sunuyor ben her zman benimkiler daha fazla sanıyordum ama şuan şunu çok iyi anlıyorum kötü olan sadece bendim....

MeaCulpa dedi ki...

İnsan başına gelenlere asla müdahale edemiyor. Yaşamında ne olacağına asla kendisi karar veremiyor. Ama yaşamının nasıl olduğuna her zaman için kendisi karar veriyor. Sevgilerimle:))