28 Ağustos 2008

Diyorum ki acaba biz onlara haksızlık mı ediyoruz?

Birlikte biraz hayal kurmaya ne dersiniz?

Tek başınıza bir hayatınızın olduğunu düşünün. Herşeyin mükemmel olduğu bir dünyada yaşıyorsunuz. Sadece siz varsınız. Dolayısıyla da tamamen özgürsünüz, içinizden geldiği gibi yaşıyorsunuz, karışan yok, görüşen yok. İpler tamamen sizin elinizde. Nasıl olurdu? Sanırım bir kısmınız harika diyor, diğer kısmınızsa, tam bir kabus. Anlaşıldı bu şekilde ortak bir payda da buluşmamız zor görünüyor. Peki o zaman senaryomuzu biraz değiştirelim. Yanınızda istediğiniz kadar dostunuz olsun. Hepsi çok, çok yakın dostunuz. Hem de öyle böyle değil, hepsi mükemmel dost! Sizi hiç üzmeyen. İsteklerinize, taleplerinize asla itiraz etmeden, hepsini istisnasız olarak hemen kabul eden. İtaatkar, her konuda aynen sizin gibi düşünen namütenahi dostlar. Nasıl? Süper değil mi? Oldu galiba bu sefer? Bu sefer bu senaryodan hoşlananlar çoğunlukta sanırım!

Peki o zaman. Esas sorularımı artık sorabilirim size!

Böyle mükemmel! bir hayat yaşarken kendinizi ne kadar tanıyabilirsiniz?
Zayıf olduğunuz taraflarınızı, zaaflarınızı, korkularınızı, kısacası geliştirmeniz gereken taraflarınızı keşfedebilir misiniz?
Ya da gitgide şişen egonuzun patlamasını nasıl önleyebilirsiniz?
Siz cavaplarınızı düşünürken ben size bir şey itiraf edeyim mi?
Hayatımızda hani o, bizi uyuz eden, bizim damarımıza, damarımıza basan, gıcık olduğumuz insanlar var ya. Hani nefret ettiğimiz, sürekli olarak şikayet ettiğimiz, şeytan görsün yüzünü dediğimiz, gördüğümüzde yolumuzu değiştirdiğimiz insanlar var ya. Hah işte onlar. İnanın onlar olmasa hiç birimiz kişisel gelişimimiz adına tek bir adım bile ilerleme kaydedemeyiz. Onlar bizim hassas noktalarımıza basmasa hiçbirimiz zayıf olduğumuz taraflarımızı, zaaflarımızı, korkularımızı, kısacası geliştirmemiz, üzerinde çalışmamız gereken yönlerimizi asla keşfedemeyiz. Keşfedemediğimiz içinde tek bir adım ilerleme kaydedemeyiz.

Sürekli kızıyoruz onlara ama, eğer hayat gerçekten dedikleri gibi hep birlikte rol aldığımız bir senaryoysa, bu senaryoda aslında en zor rolleri onlar üstleniyorlar. Bizlerin kişisel gelişimi için hizmet vermek adına, bu senaryoda sevgisiz, belki de yalnız bir hayat yaşamaya mahkum, istenmeyen hatta nefret edilen, birini oynuyorlar.

Yazının başlığında sorduğum soruyu şimdi tekrar soruyorum size, sizce biz onlara haksızlık etmiyor muyuz?Onlara teşekkür etmemiz gerekirken biz neden onlardan nefret ediyoruz?

28 Ağustos 2008
Haşim A.

3 yorum:

beenmaya dedi ki...

ayna gibiyiz aslında her birimiz bir başkasına ayna gibi...

Adsız dedi ki...

son günlerde yasadıgım sorunlar sayesınde cok büyük bir sıcrama yasadım..

MeaCulpa dedi ki...

Okuyup yorumlamaya değer bulduğunuz için çok teşekkürler:)) sevgilerimle