23 Eylül 2007

İnandığım Masallar

Şarjörüne özenle yerleştirdiğin cümlelerini boşaltıyorsun ardarda üzerime. Bir an bile tereddüt etmeden. Bazıları hedefi tam on ikiden vuruyor. Saplanıyor büyük bir acıyla kalbime. Sen arkanı dönüp giderken, ben üzerime yağdırdığın cümleler ve havadaki öfke kokusuyla kalakalıyorum ardında öylece.

Yan tarafımdan gelen sese başımı çevirirken bir atış poligonunda hedef tahtası gibi hissediyorum kendimi. Yan bandın hedef tahtası takma kafana fazla “Alışırsın sen de zamanla” diyor.

Alışmak istiyor muyum? Hiç sanmıyorum. Yavaş yavaş gücüm tükendiğini hissediyorum. Kalbimde açtığın delikler zaman geçtikçe daha fazla canımı yakıyor. Sonuna kadar "aşk" diye özenle koruduğum “biz” bir anda elimden kayıp yere düşüyor ve ikiye bölünüyor. "Sen" bir tarafa fırlıyor, "ben" öteki tarafa savruluyor.

Kendimi kötü hissediyorum. Biraz olsun rahatlarım umuduyla fonda “I will always love you” çalması için hayattan istekte bulunuyorum. Ama bu şarkının listelerden çıktığını bu yüzen arşivlerinde bulunmadığını söylüyorlar. Arka fon için bu aralar en çok istek alan şarkı “Mayın tarlası” ymış.

Yan bandın sesi ulaşıyor tekrar kulağıma. “Üzülme” diyor “ Sadece sen değil, hepimiz en çok bu hatayı yapıyoruz. “Biz” ‘in “sen” ve “ben” den oluştuğunu hep unutuyoruz. Biz oluştuktan sonra sen ve ben diye bir şeyin kalmayacağı yanılgısına düşüyoruz. O andan sonra hayatımızı yekvücud olarak yaşamak istiyoruz. Birbirimize özlemek için fırsat tanımıyoruz. Birbirimizi anlamamakta nedense direniyoruz. İlk başlarda birbirimizin beğendiğimiz taraflarını odaklanırken sonradan hoşlanmadığımız taraflarına kayıyor bütün dikkatimiz.

Hiç beklemediğim bir zamanda, hiç beklemediğim bir şekilde hayatıma dahil olup, kendisinde bulunan zarfımı bana teslim ederek benim hayatımdaki rolünü tamamlayan poligon komşum, takılı olduğu o incecik telin üzerinde, biraz önce onu delik deşik eden silahşöre doğru ilerlerken üzerinde açılmış yaralara gözüm takılıyor. Biliyorum bu yaraların bir kısmı bir süre sonra kapanacak ve belki de bir daha hiç hatırlanmayacak. Ama bir kısmı var ki, - hedefi tam on ikiden vuranlar- onlar asla tam kapanmayacak. Ara, ara, ince, ince sızlayacak.

Elimi cebime gidiyor, cebimden bugüne kadar biriktirdiğim tüm kelimeleri tek tek çıkartıyorum. Onları nasıl kullanacağıma artık bir karar vermek istiyorum. Çünkü biliyorum ki onlar benim tercihime göre, ya anlamlı sakin cümleler olarak dudaklarımın arasından çıkıp sevdiklerimle aramda sağlıklı köprüler kuracaklar, ya da sürekli içimde birikip, birgün öfkeyle ateşleyeceğim silahın şarjöründeki can yakan kurşunlar olacaklar...

11 Eylül 2007
Haşim Arıkan

Hiç yorum yok: