24 Mart 2007

Fevkaladenin fevkinde bedbaht bir gün hakkında küçük bir öykü - 1.Bölüm

- Bölüm 1 -

Bu sabahta yine her sabahki gibi kendimi çok keyifli hissediyorum. Yataktan kalkarken yorganın altında büzüşmüş, hala uyumakta olan aşkımın sıcacık yanağına, onu uyardırmadan küçük bir öpücük kondurup, ayaklarımın ucuna basa basa sessizce odadan çıkıyorum. Kapıyı yavasça kapatıp, her sabahki asli görevlerimi ifa etmek üzere banyoya giriyorum. Elektriği açmak için düğmeye basıyorum. Ama o ne! Da-na-na-nan günün ilk hoş! sürprizi. Elektrikler kesik. Süpper, bu demek oluyor ki güne mum ışığında romantik bir traşla başlayacağım. Çok hoş! Bugün hiç bir şeyin bu keyfimi kaçırmasına asla izin vermeyeceğim. Arkadaş, bugün bende bir dönem internette öyküsü dolaşan meşhur Michael gibi, önümde bulunan iki şeçenekten kötü bir ruh halinde olmak yerine, iyi bir ruh halinde olmayı tercih ediyorum. Önce doğru mutfağa. Cezvede traş suyumu ısıtıyorum. Doğru tahmin. Çünkü elektrikler olmayınca kombide çalışmıyor doğal olarak. Gelişmiş teknoloji işte ne yaparsınız! Sonra mum ışığında aynadaki benle romantik bir şekilde bakışarak traşımı oluyorum. Bir kaç küçük kesikle traşımı tamamlıyorum ve banyodaki o muhteşem romantizmde sona eriyor. Dolaptan en sevdiğim füme rengi çizgili takım elbisemi seçiyorum. Çünkü bu elbise içinde kendimi accayip yakışıklı hissediyorum. Buzdolabından akşam hazırladığım sandwichimi de kapıp kendimi evden dışarı atıyorum. Karşı komşumuz suratsız Hayrunisa teyzemiz de kapıda. Ne hoş. Gülümsüyorum ona. Bugün içimdeki bu pozitif enerjiyi etrafıma bulaştırmak için azimliyim. Bugünkü misyonum bu olsun. Bakalım kaç kişiye faydam dokunacak.

- Günaydın Haynunisa teyzecim :)


Hayrunisa teyzeden ses yok. Kapıdaki gazetesini alıp kapıyı kapatıyor yüzüme.Yani elde var sıfır. Olsun ölmek var dönmek yok artık bu yolda. Apartmandan çıkıyorum. Bugün kesinlikle gecikmemeliyim. Yağmur çiseliyor ama şanslıyım çünkü dün akşam da şansım yaver gitmiş arabayı eve yakın bir yere park edebilmiştim. Hızlı adımlarla arabanın yanına geliyorum o da ne? Da-na-na-nan günün ikinci hoş! Sürprizi. İnanamıyorum yaaaa sol arka lastik patlamış üstelik hem de kaldırım tarafı. Hayır dostum bugün kesinlikle kızmak yok. Hatırla lütfen sen bugün Michael gibi iyi bir ruh halinde olmayı tercih etmiştin. Ayrıca bugünkü misyonunu da unutma lütfen. Tamam tamam. Önce bagajdan eski yağmurluğumu alıp giyiyorum üzerime. Arabayı öne ve arkasına neredeyse hiç mesafe bırakmadan parketmiş iki araç arasından zorlukla çıkartarak, uygun bir yere çekiyorum ve ahmak ıslatan yağmur altında lastiği değiştiriyorum. Tahmin ettiğiniz gibi ben ıslanmıyorum çünküüüüü tabiki ben ahmak değilim. Bugün kötü başladı ama bundan sonrası için çok güzel birgün olacak eminim. Arabaya biniyorum radyomu açıyorum Dark Lady – Isaac Angel çalıyor inanamıyorum. Sanırım Allah bana acısı yavaş yavaş herşey yoluna giriyor. Bu aralar en çok sevdiğim şarkı bu. Açıyorum sesi iyice başlıyorum eşlik etmeye “Dark Lady laughed and danced and lit the candles one by one” ve artık işe doğru keyifle yola koyuluyorum. Neyseki o igrenç İstanbul trafiğine rağmen vaktinde işe gelebildim. 9:30 da Genel Müdür ile bir toplantımız var. Eğer bu toplantıyı kazasız belasız atlatırsam bugün artık bir daha sırtım yere gelmez.

Hayrunisa teyze gibi selamsızda oturan sevgili Genel Müdürüm umarım bugün sol tarafından kalmamıştır. Tabi ya iyi ki aklıma geldi en son okuduğum yöntemi deneyeyim şimdi. Gözlerimi kapadım onu minicik yüz hatları ve masum bakan gözleri ile minik bir çocuk olarak hayal ediyorum. Canım benim ne şeker görünüyor bu haliyle. Tabi yaaaa çocuk işte. Hata yapması son derece doğal. Anlayışla karşılamak lazım onu da. Allah, iyi insan düşüncesinin üstüne gelirmiş. Zebellah gibi kapıda göründü.

- Ahmet bey günaydın:) Nasılsınız? :)
- ……………………………….
- Nereden başlayalım. İsterseniz önce…
- Fizibilite raporu nerede? Bunlar ne?

önündeki sayfaları bana doğru fırlatıyor, uçuşan sayfalar teker teker masaya doğru inişe geçiyorlar. Sakin ol dostum. Aldığın ev kredisini düşün. Nasıl ödersin onca parayı sen. Daha kredinin bitmesine beş yıl var. Kimse sana bir gece için Şehrazat gibi 150.000 usd vermez. Sakin ol lütfen.

- Ahmet bey sizinle geçen toplantımızda önce bu draft çalışmanın üstünden geçeriz sonra fizibilite raporunu hazırlarız diye konuş…
- Bana masal anlatma. Rapor varmı onu söyle? Hazırladın mı, hazırlamadın mı? Ben seninle geçen toplantıda ne konuştuğumu çok iyi biliyorum.
- Rapor henuz hazır değil efendim isterse..
- Rapor en geç 17:00 de masamda istiyorum. Bugün erken çıkacağım. Bir daha da hazır olmadan sakın beni toplatıya çağırma!

kapıyı suratıma çarparak odayı terk ediyor. Dişlerimi sıkıyorum.

- Ne diyim ki. Allah seni bildiği gibi yapsın. Aşşalık herif.

İşte korktuğum başıma geldi. Allahım neden? Neden Allahım? Sabrımımı sınıyorsun yoksa bugün benim? Şimdi ben ne yapacağım? 17:00’e kadar bu raporu yetiştirmem gerçekten çok zor. Ayrıca ilerleyebilmem için öncelikle onun karar vermesi gereken noktalar da var. Şimdi hayatta ona bunları soramam.Sakin olmalıyım. Evet önce sert bir kahve içmeliyim. Tamam dostum don’t panic. Sakin ol. Sakin ol. Sakin ol. Derin derin nefes al üç kere. Biliyorsun böyle söylüyor bütün uzmanlar. Nemenem bir şeyse güya bu insanı sakinleştiriyormuş. Bir,iki,üç. Ne yapacağım şimdi ben? Michael dostum senden çok özür diliyorum. Bugün sana eşlik edemeyeceğim. Bugün iyi bir ruh halinde olmayı inan gerçekten çok istedim sende biliyorsun. Fakat görüyorsun ki şartlar bugün buna pek el vermiyor.

Odama gitmek için toplantı salonundan çıkıyorum. Karşıdan sevgili Kenan Sızlar geliyor. Şu an hiç onu çekecek durumda değilim. Adamın hayatı sikayet ve dedikodu. Bütün enerjimi tüketiyor her seferinde. Zaten dip yapmış olan enerjimin son kırıntılarını da bugün ona kesinlikle kaptıramam.

- Günaydın:) Sana bomba gibi bir haberim var. Jale’yi duydun mu?
- Kenancım günaydın. Sen sokratesin üçlü filtre testini duydun mu hiç? Bak istersen onu uygulamalı olarak sana anlatayım ben. Hatta hemen Jale örneği ile başlayalım.

Kenan şaşkın şaşkın yüzüme bakıyor. Nutku tutuldu. Devam koçum mikrofonu ona kaptırma sakın.

- Benimle Jale hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir düşünce olabilir. Buna Sokrates’in neden ‘Üçlü filtre testi’ demesinin nedenini birazdan anlayacaksın. Şimdi birinci filtre, ‘Gerçek Filtresi’. Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?”
- Hayır. Aslında bunu yalnızca duydum ve…..
- Tamam. Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim, ‘İyilik Filtresi’. Jale hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi birşey mi?”
- Hayır, tam tersi….
- Öyleyse onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı. ‘Yararlılık Filtresi’. Bana Jale hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?
- Hayır, pek değil.
- İyi ozaman. Bu durumda eğer, bana söyleyeceğin sey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar değilse bana niye söyleyesin ki. Kenancım hoşçakal.

Ben odama doğru yürürken Kenan’ın arkamdan bir müddet şaşkın şakın baktığını hissedebiliyorum. Hızır gibi yetişti sokratesin üçlü filtresi valla. Çok okumanın faydaları işte.

Odamdayım ve bilgisayarın başında boş gözlerle bilgisayara bakıyorum. Başlamam gerekiyor artık. Saat 10:45 hala hiç bir şey yapabilmiş değilim. Bir yerden başlamam gerekiyor. Karar ver dostum problemin mi yoksa çözümün parçası mı olmak istiyorsun? Biliyorsunki iki şey seni geri bırakıyor. Kararsızlık ve cesaretsizlik. Cesaretli ol, karar ver ve kollarını sıva bakalım.

Karar veriyorum. Evet ben bu raporu yetiştireceğim ve saat 17:00 de teslim edeceğim o saygı değer Genel Müdürüme! Evet evet gerekirse yemek yemem, tuvalete gitmem ama yinede yetiştiririm bu raporu. Önce açık noktalar için Operasyon&Lojistik Direktörü Aynur Peri’den destek almalıyım o beni sever. Kesinlikle bana yardımcı olacaktır adım gibi eminim. Allahıma şükürler olsunki onun gibiler de var bu şirkette. Dahilisi kaçtı onun xxzz sanırım. Evet çalıyor. Aynur hanım açın ne olur telefonu.

- Aynur hanım günay… Fatma sen misin? Yok mu Aynur hanım? Yurtdışında mı? Yarın mı gelecek? Teşekkürler Fatma. Yok yok iyiyim ben sağol. Bugün işim biraz çokta. Görüşürüz. Hoşçakal.

Allah kahretsin. Yurtdışına gidecek günü bulmuş. Şansa bak. Oğlum saçmalama bak sakın ağlamaya kalkma. Topla kendini. Tamam o zaman birbirimizi çok sevmesekte Satış ve Pazarlama Direktörü Nuri Kararsız’dan yardım isterim bende. Dahilisi kaçtı onun?

- Nuri bey günaydın :) Sizden yeni projelerimizle ilgili açık kalan bir kaç konu için destek rica edecektim. Ahmet bey’e bugün raporu sunabilmem için bu konuları acilen netleştirmem gerekiyor. Bana yardımcı olursanız inanın çok memnun olurum Açık konular mı?............................................................Bunlar tam olarak sizin konunuz değil bende biliyorum ama Aynur hanım yurtdışında, Ahmet bey çok meşgul, ona sormam mümkün değil. Raporu da benden 17:00 de istiyor. Anlıyorum Nuri bey. Bana zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim!

Allahım hala başladığım noktadayım. Kendim karar veremem bu konularda. Ulan ucunda ölüm yok ya gidip soracağım kendisine. İnceldiği yerden kopsun yaaa. Ondan korkan onun gibi olsun. Tanrım beni böyle sınıyarak ömründen kaç yıl alıyorsun bugün acaba? Şeytanda yanı başımda bu arada diyorki aslında şu an bütün eşyalarını topla hiç haber vermeden çık git. Ama yapamam ki. Kenarda kıyıda hiç birikimim kalmadı bende geçen yılki furyaya kendimi kaptırıp bir ev aldım. Bütün birikimimi bu eve yatırdım. Birikim bir yana daha ödemem gereken 60 aylık kredi borcu var sırtımda. Genel Müdür Asistanımız Aylin hanım’dan rica ederim bende.

- Aylin hanım bugün harika görünüyorsunuz. (Pis yalancı seni) Benim Ahmet bey’le acil görüşmem lazım. Yoksa benden istediği raporu yetiştirmem mümkün değil. Tabi tahmin edersiniz ki bunu bu şekilde ona asla söyleyemem. Ne olur bana yardım edin. Beni onunla görüştürün.
- Bu mümkün değil. İnan sana yardım etmeyi çok isterim ama bana kesinlikle rahatsız edilmek istemediğini söyledi. İçeride birşeylerle uğraşıyor. Bugün zaten burnundan soluyor. Böyle bir şey yapmam mümkün değil. Kapının önüne koyar valla beni.

Yeter artık bu kadarı da fazla daha fazla dayanamayacağım. Bugün kanka vaziyetinde elini omzuma atmış benimle birlikte dolaşan şeytana uyup üstümü başımı parçalayıp, avaz avaz yangın var diye bağıracağım şimdi. Bir anda gözüm kararıyor ve direkt Ahmet bey’in kapısına yöneliyorum. Hızlı bir şekilde peşpeşe iki kere kapısını tıklayıp cevap bile beklemeden kendimi içeri atıyorum.

- Ahmet bey…..

Allah kahretsin………..

23 Mart 2007
Haşim A.

Hiç yorum yok: