14 Aralık 2006

Hayatı tanımlayabilir misiniz bana?

Hayatı tanımlayabilirmisiniz bana?
Sizce hayat nedir?
Durun durun ben size yardımcı olayım.
Kimbilir benim gibi sizde bugüne kadar ne çok şey okudunuz hayatı tavir etmek üzerine yazılmış.
Hemen aklıma gelen ilk iki tanesini size söylüyorum.
“Hayat silgi kullanmadan resim çizme sanatıdır”
“Hayat yazmadığın bir hikayede uzun yada kısa vadede az biraz keşfetmektir”

Ben başkaları tarafından yapılmış bu hayat tanımlarını kabullenmek yerine hayat üzerine bir tanımda ben yapmak istiyorum, bence hayat “tamamen bizim tercihlerimize göre yaptığımız bir yolculuktur” desem size.
Benim bu tercihim sizi kızdırır mı yoksa?Katılmıyormusunuz yoksa bana?
Bu satırı okumaya devam ettiğinize gore bana kızmadınız. Sevindim:)
Peki biraz soru sorabilirmiyim size?
Kendi kararlarınızı vermeye başladığınız günden beri önünüze çıkan her yol ayırımda hangi güzergahın otobüsüne bilet alıp bineceğinize kendiniz karar vermediniz mi?
Ve yaptığınız bu tercihin aynı zamanda bir vazgeçiş olduğunun da farkında değilmisiniz ?
Bu yazıyı okumak sizin tercihiniz mi? Yoksa birimi zorladı sizi buna?
Peki bu yazıyı okumakla nelerden vazgeçmiş oldunuz?
Umarım siz aklı tercihlerinde değil, vazgeçtiklerinde olanlardan değilsinizdir?
Çünkü bu yazıyı bitirdiğinizde iyiki okudum demenizi inanın çok istiyorum.
Bazılarımızın maalesef aklı hep vazgeçtiği diğer yollarda kalıyor, kafası sürekli arkaya dönük kaldığı için tercih ettiği yolun güzelliklerini göremiyor bu yüzden. Hayatı keşkelerle yaşadığı için hiç bir zaman “iyiki yaptım”ın inanılmaz keyfini tadamıyor maalesef.
Diğer bir grup ise sorumluluğu başkalarına atma çabasında bizi bu yola gitmeye başkalarının yada hayatın zorladığından, kaderden bahsediyor. Aslında kadere veya başkalarına boğun eymekte yine bizim tercihimiz değil mi? Yine yol ayırımındayken kendimiz karar vermek yerine, topu kadere atan biz değilmiyiz?

Lakin yıllar yılları kovalayıp bizler evlilik, çocuk, kariyer peşinde koşarken bir bakıyoruz hayat artık bize eskisi kadar bonkör davranmıyor. Eskisi kadar çok yol ayrımları çıkarmıyor karşımıza.Üstüne üstlük evlilik, çocuk, yaş, ekonomik zorluklar, derken hepsi ayağımıza vurulan birer pranga gibi bizi oturduğumuz yere daha da bağlıyor sanki. Ne güzel bir kaçış yolu yakaladım. Hazır bir şuçlu bulmuşken bu yaştan sonra bende mi tercih yapmak yerine sorumluluğu atsam bunların üzerine:)

Susanna Tamaro’nun dediği gibi, hepimiz nasılsa en son yol ayırımında bir otobüse bindik, boş da bir koltuk bulduk oturduk.Kilometreler birbirini kovaladıkça koltuğun göründüğü kadar rahat olmadığını, hep aynı açıdan seyredilen manzaranın sıkıcı olduğunu fark ettik.
Yeni bir otobüs, yeni bir koltuk mu?
Ya yeni koltuk eskisi kadar rahat olmazsa?
Ya bir başkası bizden önce gelip o koltuğu kaparsa?
Ayakta yolculuk yapmak hiç de heves edilecek bir şey değil...
Tabii bir de yabancı bir yolun ortasında, nereye gideceğini bilemeden kalakalmak var...

Yok yok ben bu otobüsten son durağa kadar inmem mi diyorsunuz?
Peki şimdi bu kimin tercihi?

Çalışmak yada bir dostunuzla sohbet etmek yerine beni okumayı tercih ettiğiniz için teşekkürler. Umarım iyiki yaptım dediğiniz bir tercih olmuştur : )

14 Kasım 2006
Haşim A.

Hiç yorum yok: